Çivici Katil : SÜLEYMAN AKTAŞ

Çivici Katil : SÜLEYMAN AKTAŞ

Belirli bir düzene sadık kalarak, en az üç’ten fazla insanı öldürmek seri katil tanımını oluşturmaktadır. Genelde seri katiller anormal kişilik bozuklukları gösteren kişiler içerisinden çıkmaktadır. Kişilik bozuklukları doğuştan geldiği gibi; Türk Cinayet tarihinin en çok ses getiren katillerinden biri olan Süleyman Aktaş gibi sonradan da oluşabilmektedir.

Süleyman Aktaş, Denizli’ de yaşayan iki çocuk babası ve Türkiye Elektrik Kurumu Denizli Müessese Müdürlüğünde işçidir. 1984 yılında, bir hat çalışması sırasında çıkmış olduğu ağaçta 31.500 volt elektrik akımına katılarak yaralandı. Aylarca hastanede süren tedavi sonrası hayata dönen Aktaş; fiziksel olarak iyileşse de kafasında halüsinasyonlar görmeye ve sesler duymaya başlamıştı. Yaşanılan kazadan iki yıl sonra; 1986 yılında içindeki seslere yenilerek Antalya’da bir emniyet müdürünü öldürdü. Aktaş bu cinayeti işlediğinde 36 yaşındaydı ve bu onun ilk cinayetiydi. Savunmasında kendisine yol sorduğunu ancak maktulün kendisine ters cevap verdiğini; bu sebepten dolayı kendisini öldürdüğünü söyledi. Mahkeme onun akli dengesinin yerinde olmadığına karar verdi. İlk olarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde ardından Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördü. Dört yılın üzerinde süren tedavi sürecinin ardından taburcu edilerek memleketine döndü.

Köye Dönüş

Aktaş, memleketi Denizli’nin Bozkurt ilçesine bağlı Çambaşı köyünde sessiz ve sakin bir hayat yaşamaya başladı. Ya da en azından köy halkı öyle olduğunu sanmaktaydı. Aynı köyde, 1994 yılında Selviye Öz isimli yaşlı kadın, komşularının hayvanlarının açlıktan bağırdığını fark eder ve komşularını kontrol etmeye gider. Komşusunun evine gittiğinde kapıların kilitli olduğunu görür ve içeriden kesif bir koku geldiğini hisseder. Camdan bakmaya çalıştığında 66 yaşındaki komşusu İsmail Güneş’in yerde hareketsiz yattığını görerek muhtara haber verir. Muhtar tarafından çağırılan jandarma eve girdiğinde, Ayşe ve İsmail Güneş’in cesetleriyle karşılaşır. Cesetlerin yüzleri şişmiş ve sinekler tarafından tahrip edilmiştir. Jandarma evde yaptığı incelemede herhangi bir suç unsuruna rastlayamaz. Kalp ve Tansiyon hastası olan yaşlı çiftin birlikte ölmesi pek mümkün değildi ancak düşmanları da yoktu. Kontrole gelen sağlık ekipleri ise detaylı bir otopsiye gerek görmedi ve Jandarma dosyayı kapattı.

süleyman aktaş1

“Yapsa Yapsa Karım Yapmıştır”

Bu olaydan bir ay sonra Çambaşı köyünde yaşayan amcası ve yengesini ziyarete giden Suat Kocatepe; açık olan pencereden amcası Ramazan Kocatepe’ye seslenmiştir. Yanıt alamayan yeğen, camdan içeri atladığında amcasını kanlar içerisinde yerde buldu. Yardım etmek için amcasının yanına geldiğinde; amcası Ramazan’ın sol gözünde iki, alnında ise bir çivinin olduğunu fark etti. Henüz hayatta olan Ramazan Kocatepe, son nefesini vermeden önce köyde yaşayan Süleyman Aktaş’ın ismini verdi. Aynı gün köyde Ramazan Kocatepe ile birlikte 77 yaşındaki Rukiye Kocatepe’de öldürülmüştür. 4 şüpheli birlikte göz altına alınan Süleyman Aktaş, suçlamaları kabul etmese de; Suat Kocatepe’nin evinde bulunan gaz lambasında parmak izi çıktı. Süleyman Aktaş’ın evinde yapılan aramalarda ise, depoda cinayette kullanılan çivilerin benzerleri, kanlı bir pantolon, ip ve satır bulunmuştur. Ancak Süleyman Aktaş cinayeti bir türlü itiraf etmiyor, çocukları veya eşinin katil olabileceğini söylüyordu.

“Yapsa yapsa karım yapmıştır. Ben bu konuyu araştırdım. Bu işi yapsa yapsa küçük oğlum yapmıştır. Onunla Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlanıyorduk. Bir soruyu çözemediğinde elindeki kalemi gözüne gözüne vuruyordu. O yüzden bu işi kesin o yapmıştır. Bu işi bir de olsa olsa büyük oğlum yapmıştır. Çünkü onun moturu var. Motor kullandığından bu işi kesin o yapmıştır. Bu cinayeti karım da yapmış olabilir. Maktüllerden birinin adı Hayriye’dir. Karımın adı da Hayriye’dir, cinayetleri yapsa yapsa karım yapmıştır…” 

Şeklinde ifade veriyordu. Bu cinayetler üzerine bir ay önce yaşanan Elif ve İsmail Güneş çiftinin ölümleri akıllara geldi, ve savcılık kararı ile mezarlarının açılmasına karar verildi. Yapılan incelemede, her iki maktulün göz ve alınlarına çivi çakılarak öldürüldüğü anlaşılmıştır.

süleyman aktaş3

“Paranoid Şizofren”

Yargılama esnasında yaşanılan ilginç olaylardan biri ise; “Koparılıp masaya konulan bir karpuzun dünyayı ele geçirmek anlamına geldiğini” iddia etti. Aktaş’a “Paranoid Şizofren” tanısı konulan Aktaş’ın tedavisinin mümkün olmadığına karar verilerek hayatının geride kalan kısmını geçirmesi için Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırılmasına karar verilmiştir. Bir süre sonra hastaneden firar eden Süleyman Aktaş köyüne ulaşmadan jandarmalar tarafından yolda yakalanmıştır. Aktaş’ın firar ettiği duyulan Çambaşı köyünde, bir anda 500-600 kişinin köyü terk ettiği rivayet edilmektedir.

Uzun yıllar tek kişilik bir odada tutulan Süleyman Aktaş 2007 yılında rehabilitasyon programı kapmasında kamuoyuna gösterilmiştir. Halk oyunları oynamaya başladı. Hastaneden program yapan Savaş AY’ın programında, “Ne olacak bu memleketin hali?” sorusuna, “bütçe açığı, ödemeler dengesi, IMF vs.” sayarak izleyicileri şaşırtmıştı. Tedavi sürecinde sosyalleştiği düşünülürken, hastane bahçesinde Ömer Yılmaz isimli bir çocuk katilinin kafasına taş ile vurarak yaralamıştır. Tedavisi biterek hastaneye geri dönen Ömer Yılmaz, Süleyman Aktaş’tan şikayetçi olmayarak, yürürken düştüğünü ve kafasını taşa çarptığını söylemiştir.

Hala Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tek kişilik bir odada tedavisi devam eden Süleyman Aktaş, “içindeki çivi çakma isteğinin hala sürdüğünü” söylemektedir.

Antep Canavarı Abdullah Dayı: Abdullah PALAZ konulu blog yazısı için tıklayınız.

Çivici Katil : SÜLEYMAN AKTAŞ

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir