Antep Canavarı Abdullah Dayı: Abdullah PALAZ

Antep Canavarı Abdullah Dayı: Abdullah PALAZ                      

Cumhuriyet tarihinin ilk seri katilleri arasında ismi geçen Antep Canavarı Abdullah Dayı: Abdullah PALAZ, Gaziantep doğumludur. İlk cinayetini 12 yaşındayken işlemiştir ancak bu cinayet kayıtlara faili meçhul olarak geçmiştir. Bu cinayetin devamında öldürdüğü kişinin hasımlarıyla girdiği çatışmada 15 kişiyi öldürmesi nedeniyle tutuklanır. Bu olay ile adı artık “Antep Canavarı” olarak anılacaktır.

Gaziantep Cezaevinde tutukluyken, dışarıda dayısı öldürülür. Dayısının katilleri yakalanarak buraya getirilir. Abdullah Palaz dayısının iki katilini cezaevi içerisinde öldürür, iki kişiyi de yaralar. Yazar Turhan Temuçin tarafından, Abdullah Palaz’ın cezaevinden çıktıktan sonra paylaştığı hayat hikayesinden alınan;

“Azrail’in Öbür Adı” isimli kitabında olay sonrası Cezaevi savcısı İsmail Oktay’a verdiği ifadeden şu şekilde bahsetmektedir.

“Savcı Beyim! Hapishanede işlediğin cinayetlerin yüzde doksan dokuzunu, sonu ölüm diye yaparsın. Ama idare buna karşı çıkar. Elimde bu silah olmasa, idarenin adamları kafamı kırarlar, sakat ederler. Ciğerlerimi sökerler. Sen bunu daha iyi bilirsin, işkence yapılır. Bunlar kanuni cezaların dışındadır. Orman kanunudur. Bak sana anlatayım Savcı Beyim, Bir arkadaşımıza, Erzurum Cezaevinde iken kumar teklif ettiler. O oynamak istemeyince de bu sefer borç para istediler. İstedikleri parayı verirken de elinden bütün parasını aldılar ve bu parayı kumarda kaybettiler. Arkadaş parayı geri isteyince vermediler. Bu arkadaş bir alet buldu, parasını alanı gece öldürdü ve cesedini helaya astı. Bu arkadaşa idam verdiler, cezası da infaz oldu. Şimdi bu arkadaş idamlık suç işlediğini bilmiyor muydu?

İdam hiçbir zaman caydırıcı değildir. Ben de şu anda cezaevinde iki kişiyi öldürmüş, iki kişiyi de yaralamış durumdayım. Ama idam edilir miyim diye falan hiç düşünmüyorum. Beni icbar ettiler. Yiğit dayımı öldürdüler. Hem de arkasından kahpece vurarak. Bunları öldürmedikten sonra, ben yaşasam ne olur, yaşamasam ne olur? Öldürünce de idam edilmek vız gelir bana. Ama şunu da söyleyeyim Savcı Beyim, ne olursa olsun ben şu anda iki can almış durumdayım, içimde bir eziklik var. Ölüm akıbettir Savcı Beyim. Nasılsa öleceğiz. Bunun günü, zamanı vardır. Öleceğiz, ölmemek mümkün değil.”

antepcanavari-ic-gorsel2

Konya Cezaevi

Bu olay sonrası Konya Cezaevine gönderilir. Burada da rahat durmayan Abdullah Palaz, cezaevine yeni girenlere gözdağı vermek amacıyla Antepli yedi arkadaşı ile birlikte “Konyalı Efeler” adıyla tanınan grubun koğuşunu basarlar. Birçok mahkûmun yaralandığı bu olayda kimseyi öldürmezler.

En Büyük Koğuş Baskını

Bu olay sonrasında Afyon Cezaevine nakledilir. Ancak aynı amaçlı bu cezaevinde giriştiği eylem Cezaevlerinde bugüne kadar yapılan en kanlı baskındır. Abdullah Palaz, yapmış olduğu baskında; bir kişinin ölümüne ve 59 kişinin yaralanmasına neden olur ve bir gece zincirde tutulduktan sonra Bursa Cezaevine nakledilir.

Bursa Cezaevi Abdullah Dayı için başkadır. Cezaevine gelir gelmez iki arkadaşı ile birlikte kanalizasyon çukurunda boğazlarına kadar pislik içerisinde 8 saat bekletilirler. 1.90 boyunda olan Abdullah Dayı uzun boyu sayesinde pislikler sadece koltuk altına gelir. Ancak daha kısa olan arkadaşları pislik yutmak zorunda kalır ve nitekim iki arkadaşı bu olay sonrası hayatını kaybedecektir. Bu olayın asıl ilginç yanı, kanalizasyondan çıkartıldıklarında yalnızca bir kişi Abdullah Dayı ve arkadaşları için su getirir ve temizlenmelerine yardımcı olur. Hatta sigarasını paylaşarak Abdullah Dayı ve arkadaşlarına ikram eder. Bu kişi Nazım Hikmettir.

Abdullah Dayı yayınladığı kitabında Nazım Hikmet’ten şöyle bahsetmektedir;

Abi” dedim, “senin suçun ne? Niye yatarsın burada?”

“Benim suçum kalemimdir, şiirlerimdir, insanları sevmemdir, memleketimi de çok severim.”

“Peki abi, biz yazmasını bilmeyiz ama, biz de insanları severiz. İnsanlara kötülük gelmesin diye bunca işler yaptık. Haksızlığa tahammül etmeyiz, haksızlığa uğrayanın yanında oluruz. Benim atalarım da bu memleket için savaşmıştır. Cenk etmiştir. O zaman bizim bunlardan da suçumuz olması mı gerekir?”

“Yok, sizin bunlardan suçunuz olmaz. Size bundan bir şey demezler, bize derler. Bu yüzden de bana ceza verirler.”

“Neden?”

“Çünkü, bana bunlardan dolayı komünist diyorlar.”

“Komünist ne demek ağam?”

“İşte bu anlattıklarım, yazdıklarım, düşüncelerim komünistlik oluyor.” Ben bu “komünist” sözünü yeni duyuyordum. Güldüm. “O zaman demek ki, ben de komünistim de haberim yokmuş.” Bu kez de o dev gibi adam güldü: “Yok, olmaz öyle şey. Çünkü sen haksızlıkların üzerine silahla gidiyorsun. İnsan sevgini, haksızlık yapanı öldürerek göstermek istiyorsun. Ben bu işi kalemimle yapıyorum. Kalemimle anlatıyorum. Senin silahın patladığı yerde kalır. Benim kalemim ise bu haksızlıkları anlatarak, bir gün bu düzeni patlatır, anladın mı?” Hiçbir şey anlamamıştım. Ama bu dev gibi, yiğit adamı çok sevmiştim.

Abdullah Dayı bu olaydan çok etkilenir ve cezaevi müdürünün yanına çıkar. Cezaevi müdüründen, kendisini Nazım Hikmet ile aynı koğuşa koymasını ister. Cezaevi müdürü bunu bir şartla kabul edecektir; Abdullah Dayı’nın bundan sonra cezaevinde kimseyi öldürmeyeceğine söz vermesini ister. Abdullah Dayı bu sözü kabul eder ve Nazım Hikmet Bursa Cezaevinden alınarak başka cezaevine gönderilene kadar hiçbir olaya karışmaz. Ancak Nazım Hikmet cezaevinden alınarak başka bir yere gönderildiğinde tutulacak sözü kalmamıştır, ilk iş olarak bir cezaevi kabadayısı olan Feriköylü İbrahim’i öldürür ardından Sinop Cezaevine gönderilir.

antepcanavari-ic-gorsel

Şartlı Salıverilme

1991 yılında şartlı salıvermeden faydalanarak Sinop Cezaevinden ayrılan Abdullah Dayı, dışarıda sadece kısa bir süre yaşayabilecektir. Abdullah Palaz cezaevinden çıktıktan 9 ay sonra hayatını kaybeder.

Türkiye’nin en eski seri katilleri arasında ismi geçen Abdullah Palaz 19 cinayetten suçlu bulunmuştur. Yargıya yansımayan ya da delil eksikliği nedeni ile beraat ettiği cinayet sayısı ise 24 olarak belirtilmektedir. 4 kez idam cezası ve 740 yıl hapis cezası verilen Abdullah Dayı hayatının 48 yılını 38 farklı cezaevinde geçirmiştir. Bu sürede arkasında yüzlerce yaralı bırakmıştır.

Abdullah Palaz’ın hayat hikayesinin kendi ağzından anlatıldığı kitap şu sözlerle başlamaktadır;

“Abdullah Dayı adını Türkiye’nin tüm cezaevlerinde herkes bilir. Bu ad, adalet demektir, haksızlıklara başkaldırmak demektir, haksızlıklara karşı Hazreti Ali’nin kılıcı demektir. İnsanlığa kendini adamak demektir. Bu ad Allah’ın yeryüzündeki kötülüklerin üzerine gönderdiği gazabıdır. Ben Abdullah Dayıyım, Baba değilim. Ama herkese sorun. Beni Türkiye’de bütün Babalar bilirler. Beni anlatsınlar size. Ama onlar neyi anlatabilirler? Onların hangisi benim yattığımın onda biri kadar yatmıştır? Onlardan hangisi beş on seneyi devirebilmiştir ki? Onların hangisi bir kez idam yemiştir ki? O zaman Abdullah Dayıyı en iyi gene ben anlatırım. Haydi bakalım, çalıştır aletini ağam dünya âlem öğrensin, herkes bilsin, sabi sübyanın ırzına geçenin, “fakiri” ezenin, haksızlığa arka çıkanın, elleri arkadan “kelepçeli” insanlara zulmedenin, hırsızın, namussuzun başına Rabbilalemin Abdullah kulu ile neler getiriyor?

Her ne kadar işlediği cinayetlerin tamamını haksızlıklara ve yanlışlara karşı geldiği için işlediğini dile getirse de, işlenen onca cinayetin hiçbir savunması yoktur.

Jacques Verges Şeytanın Avukatı- Orly davası konulu blog yazımız için tıklayınız.

Antep Canavarı Abdullah Dayı: Abdullah PALAZ

2 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir