İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Farklı Bir Bakış – Radyum Kızları
İşçi sağlığı iş güvenliği Dünya’da belli kanun ve yaptırımlarla kontrol edilen ve hassasiyetle takip edilen bir konu.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği meselelerinin devlet tarafından ele alınması, İngiltere’de Sanayi İnkılabıyla beraber hız kazanmıştır. XIX. yüzyılın başlarında, “Sağlık ve Ahlakın Korunması Kanunu” ve devamında “Fabrikalar Kanunu” yürürlüğe girmiştir.
Aynı dönemlerde, Fransa’da 1810 yılında “İmparator Kararnamesi” ve 1841 yılında yayınlanan “İş Mevzuatı” işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yapılan ilk çalışmalardır.
Dünyada bu tür gelişmeler yaşanırken ne yazık ki Amerika’da Waterbury fabrikasında yepyeni bir ürünün heyecanı vardı. Birinci Dünya Savaşında askerlerin karanlıkta parlayan saatlerinden ilham alan Amerikalı girişimci karanlıkta parlayan saatleri piyasaya sunmaya karar verdi. Piyasaya sunulan saatler kısa sürede büyük taleple karşılaştı ve bu talebi karşılamak adına firma 20’ li yaşlarda birçok genç kızı işe aldı. İşleri çok basit görünüyordu. Saat kadranlarını radyumlu fırçayla boyamak. Kadranı daha hızlı ve düzgün boyamak adına fırçalarını radyuma her batırdıklarında dilleriyle fırçaları düzgün hale getiriyorlar böylece daha hızlı kadran boyayarak daha çok para kazanacaklarını hayal ediyorlardı. Her saat başına 0,27 dolar için ödeyecekleri bedeli bilmeden.
Bu arada Radyum tehlikesi halk tarafından bilinmiyor ve gün geçtikçe popülerliği artıyordu. Hatta Amerika’da o kadar popüler hale gelmişti ki Radyumlu diş macunları, kozmetik ürünleri, şampuanlar her eve girmeye başlamıştı.
Fabrikada çalışan kızlar da artan boyalarla daha ışıltılı olmak adına saçlarına dişlerine sürüyor, Karanlıkta saçlarının, dişlerinin ve ellerinin ışıl ışıl parlaması yorucu geçen günlerinin ardından az da olsa onları mutlu ediyordu.
Radyumun tehlikesiz olduğuna inandırılan bu insanların aksine firma sahipleri ve bilim adamları fabrikada radyum alanlarında kurşundan maske ve mandal kullanarak geziyorlardı.
1920 yılının başlarında fabrikada boyama yapan genç kızlar birer birer hasta olmaya başladı. Hastalıklarının ne olduğu bir türlü anlaşılamıyordu. İlk belirtiler ağızlarında korkunç yaralar çıkması ve çene kemikleri erimesiydi. Ayrıca tedavi edilemeyen kansızlık kızlar arasında gitgide yaygınlaştı.
Beş yıl boyunca saat kadranı boyayan Frances Splettstocher, ağrıyan dişi nedeniyle gittiği doktor çürük sandığı dişini çekmek isterken Frances’in çene kemiğini kopardı ve yanağında korkunç bir yara açılmasına neden oldu. Pek çok mesai arkadaşı aynı şekilde ağrı ve yaralarla karşılaştı ve en nihayetinde 1927 yılına gelindiğinde fabrikada çalışan kızların yarısı bilinmeyen sebeplerden dolayı öldüğü gerçeğiyle firma yüz yüze geldi.
Fabrikada çalışan kızların ölüm sebebine doktorlar dişeti iltihabı, ülser hatta cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan frengi teşhisi koyuyor radyumdan asla şüphe etmiyorlardı.
Us Radium Firması artan ölümler karşısında bu durumun nedenini bulmaları için bir grup bilim adamını görevlendirdi. Yapılan araştırmalarda çalışan işçilerin ciltlerinde, saçlarında hatta soluklarında bile yüksek oranlı radyum tespit edilince araştırma derinleşti. Dr. Martland fabrikada çalışan ve gizemli bir biçimde ölen bir genç kızın kemiklerini incelemek üzere mezardan çıkarttı. Yapılan incelemelerde kemiklerin beş yıl boyunca radyasyon yaydığı tespit edildi. Bu incelemenin sonunda gizemli ve korkunç acılarla ölen genç kızların ölüm sebebinin radyum olduğu tespit edildi. Journal of American Medical Association dergisinde bulgular yayınlandı.
Bu noktadan sonra Radyum mağduru çalışanlar ve fabrika arasında hukuk savaşı başlamış oldu.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Farklı Bir Bakış – Radyum Kızları
Basında Radyum Kızları olarak tanımlanan Grace Fryer, Quinta McDonald, Albina Larice , Edna Husman ve Katherine Schaub fabrikayı ilk dava edenler arasında yer alıyorlardı. Kısa süre içerisinde fabrikada çalışmış ve ciddi rahatsızlıklar yaşamış eski çalışanlarda davaya dahil oldular. Waterbury Fabrikasının arkasındaki maddi ve siyasi güç çok fazlaydı ve dava uzadıkça uzuyordu. Mağdurlar kişi başına 250.000 dolar tazminat isteseler de dava uzadıkça davacılar yatalak hale geliyor, çene kemikleri kopuyor ve davanın sonuçlanmasını görebileceklerine dair umutları git gide azalıyordu.
Üç yıl süren hukuk mücadelesinin ardından dava sonuçlandı. Dava süresince 13 genç kız daha hayatını kaybetti. 1928 yılında jüri Us Radium Firmasını suçlu buldu ve her bir davalıya 10.000 dolar tazminat ödenmesine, ölene kadara 600 dolar aylık bağlanmasına ve ölene kadar ki süreçteki tüm hastane bakım ve masraflarının firma tarafından üstlenilmesine karar verildi.
Bu davanın diğer bir sonucu Radyum boyalarının kullanımına ilişkindi. Ciddi düzenlemelerle Radyum boyasının kullanımı sınırlandırıldı. Ancak Undark Boyası 1960 yılına kadar saatlerde kullanılmaya devam etti.
Geriye fabrikada saat boyamaya başlayıp bir hafta sonra tadını sevmediği için işten ayrılan ancak buna rağmen tüm dişlerini kaybeden ve sırasıyla meme kanseri ve bağırsak kanserine yakalanan Mae Keaene bu sözü kaldı.
“Hepimiz çok gençtik, boyanın ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yoktu…”
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!