Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı
Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı
Çocuklukta yaşadığımız her şeyin aslında bizi birey yaptığını biliyor muydunuz ?
Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı; Çocukluk döneminde yaşanılan, bastırılan durumlardan kaynaklı yetişkin dönemlerinizde bunların açığa çıktığını gözlemleyebiliriz. Belki de travmatik olaylar sonucu bir suçlunun neyi neden yaptığını anlamak için suçlunun ailesi ile görüşmek veya nasıl bir bebeklik geçirdiğine dair bilgi sahibi olmak bizi yönlendirebilir. Bebeklik dönemi bir bireyin yetişkinlik döneminde açığa çıkardığı bazı bastırılmış duygulara neden olabiliyor. Herşeyi küçük yaşlarda öğrenirken güvensizlik, özgüven eksikliğinin olup olmadığını, suça yatkınlığı da aslında bir bireyin gelişim sürecinde yaşadığı çevresinden aldığı hislere dayanarak ortaya çıkardığını belirtebiliriz. Ebeveynlerin davranışlarının aslında bebeklerinin ileride nasıl bir insan olacaklarını belirlediğinin önemini Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramlarından anlayabiliriz.
Temel Güvene Karşı Güvensizlik
Erik Erikson’a göre bebekler yaşamlarının özellikle ilk 2 yılına kadar çevresindeki insanlara bağımlı yaşarlar. Çevresinden gördüğü ilgi ve sevgi kişilik gelişimlerinde birinci temeli oluşturur.
İstekleri ve ihtiyaçları karşılanan bebek, temel güven duygusuna sahip olur. Dünya’ya karşı pozitif bir akış açısı geliştirir.
Temelde güvensizlik duygusu ise, ihtiyaçları karşılanmamış, ilgi ve sevgiden mahrum kalmış bebeklerde gelişir. Bu bebekler ne kendisine ne de başkalarına güvenemezler.
Doğum sürecinden 1,5 yaş dönemine kadar olan süreçte bebeklerin olumsuzluklarla karşılaşması, istek ve ihtiyaçlarının giderilmemesi sonucunda ilerleyen yaşlarında; güvene dayalı problemler, karamsarlık, içe kapanıklık, alkol-madde bağımlılığı gözlemlenebilir.
Özerkliğe Karşı Utanma ve Şüphecilik
İlk iki yılın sonunda, bebekler kim olduğunu ve dünya’nın nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışır.
Birçok bebek bu süreçte özerklik duygusunu ortaya çıkarır. Özerklik duygusunu tanıyan bebek kendi gücünün farkına varır ve kendi kararlarını alma eğilimi gösterir. Erikson’a göre koruyucu ebeveynler bu yetinin kazanılmasına engel teşkil edebilir. Çevresini tanıyamayan bebeğin utanç ve şüphe geliştirebileceğini söyler. Bunun sonucunda bir başka insana bağımlı olma durumu devam edebilir.
Örneğin, çevresindeki insanlara şüpheci bir gözle bakması, yönetildiğini veya kullanıldığını düşünme, fazla mükemmeliyetçi, kuralcı ve baskın bireyler olmasından bahsedebiliriz. Erik’e göre bu davranışların temelinde 1 ve 3 yaş arası yaşanan problemlerin etkisi olduğunu gözlemleriz.
Girişkenliğe karşı oluşan suçluluk duygusu
Özerkliğe karşı utanma ve şüphecilik kuramına çok benzeyen bu kuram,
Çocukluk dönemi 4 ve 5 yaşlarının aşamasıdır. Çocuk bireyin arkadaş çevresi oluşturması ve buna bağlı olarak etkileşim sağlayabilmesi sorunlarını kendisinin çözmek istemesi girişkenlik duygusunu geliştirir.
Çocuğun kendi problemlerini çözmesine izin verilmemesi veya fırsat tanınmaması suçluluk ve geri çekilme duygusunu barındırır. Bu sebeple de sosyalleşemeyen pasif kalan çocuklar olma eğilimi gösterir.
Çocukların bu dönemde yaşadığı anlaşmazlıkları veya kavgaları bir suç olarak görmek doğru olmaz. Bu dönemde çocuklar güçlü bir dürtü içerisindedir ve olumsuz durumlarda ebeveyn olarak olumlu yaklaşım ile önlenmelidir.
Şiddet eğilimi gösteren çocuklarda fiziksel veya sözel şiddet ile karşılık vermek, bu şekilde hatasını anlatmak yalnızca çocuğun şiddet eğilimini artırır. Yetişkinlik döneminde ise başkalarının hayatına saygısı olmayan, çevresindeki herkesi kendi görüşüne uygun davranmaya zorlayan baskıcı, egosu yüksek bireyler olurlar.
Bu dönemde aslında çocuğun yetişkinlik karakterini belirleyeceğinden olumlu atlatılması çok daha iyi sonuçlar doğuracaktır.
Başarıya Karşı Küçük görülme – Aşağılık Duygusu
İlkokul çağına gelen bu dönem; çocuk kendisini diğer çocuklarla kıyas haline girer. İlkokuldan önce olan süreçte çocuğun tek ilişkisi arkadaşlık üzerineyken bu süreçte okulda öğretmeninin takdirini kazanmak, derslerde başarı sağlamak gibi rekabet ortamına girmiş olur. Rekabet ve kıyaslama sürecinde çocuk başarı sağlarsa toplumun aktif bir üyesi olur. Başarısızlık durumu gerçekleştirirse çocuk birey ergenlik çağından önce aşağılık duygusunu edinir.
Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası
Ergenlik döneminin en önemli süreçlerinden biridir. Genç birey kimlik arayışına girer ve ben kimim, amaçlarım neler sorularını kendisine sormaya başlar.
Kendisine sorduğu benzer sorular; politik tutumum ne olmalı? Dini inancımı nasıl şekillendirmeliyim? Kişisel ahlaki değerlerim neler?
Bu soruları başarıyla cevaplayan genç birey ergen kimlik kazanır. Soruduğu sorulara herhangi bir cevap bulamayan birey, farklı arayışlar içerisine girme eğilimi gösterir.
Bu düşünce eleştirel düşünme gibi görünsede aslında yaşanan durumun Erik Erikson’a göre rol karmaşasıdır.
Yakınlık Kurmaya Karşı Soyutlanma-Yalnızlık
Ergenlik dönemini geride bırak yetişkin bir birey olma aşamasına geçmiş bireyler yakınlık geliştirecekleri birilerini bulma arayışına girer. Bu biraz duygusal bağ kurma arayışıdır ve evlilikle sonuçlanır.
Fakat ilişkisini evliliğe götüremeyen yetişkin birey duygusal soyutlanmaya maruz kalır. Yakın ilişkinin verdiği doyumu yaşayamadıkları için kimi yüzeysel ilişkileri yaşayabilirler.
Bunun sonucunda Erikson; bekar hayatın süreklilik göstermesi duygusal olgunlaşmayı engelleyeceğini söylüyor.
Baskı Altında Kullanılan Savunma Mekanizmaları konulu blog yazısı için tıklayınız.
Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!