İstanbul Barosu’nda Bir Japon Avukat Keiko TORIOGE
1980 li yıllar. Henüz daha çok küçüğüm sınırlı sayıdaki tv kanalında yaşımıza uygun olan nadir programlardan, Barış MANÇO-“Adam Olacak Çocuk”… O yıllarda tanıştım Japonya’yla. Daha sonraları ise TRT 2 nci kanal, İstanbul Beyoğlu’nda gezip sokak röportajı yaparken, bir japon turiste uzatırlar mikrofonu; “Türklerin en sevmediğiniz özelliği ne?” diye. Japon turist cevap verir, “Soru soruyorum, Türkler ağızlarıyla “niiiç” yapıyorlar…
Keiko TORIOGE; internette gezinirken onu gördüğümde aklıma yukarıda bahsettiğim iki anekdot geldi. Merak ettim, araştırdım ve onun cesaret ve azimle dolu hayatıyla karşılaştım.
O İstanbul Barosuna kayıtlı tek Japon avukat. 5 yıldır İstanbul adliyelerinde davadan davaya koşan genç bir hukukçu.
Japonya’ da doğup büyüyen TORIOGE’ nin ülkesinden ayrılarak yurt dışında yaşama arzusu hep vardı. 18 yaşına geldiğinde bu düşüncesini ailesi ile paylaştı. Ancak aile Keiko’ nun istediği desteği vermedi. Zorla evde tutulacak bir çocuk olmadığından tek bir şartla Keiko’ ya izin vermek zorunda kaldılar. Eğer Japonya’ dan ayrıldıktan bir ay içerisinde bir iş ve bir ev ayarlayamazsa Keiko geri dönecekti. Oysa ki Keiko’ nun bileti sadece gidişti. “Kendimi, kendim gibi hissedeceğim bir yer bu dünyada mutlaka olmalı” diyerek yola çıkan Keiko’ nun ilk durağı Almanya’ ydı. Gider gitmez oldukça kalabalık bir hostele yerleşti ve ardından bir ay içerisinde asgari ücretle çalışabileceği bir iş buldu. Gündüzleri çalışan Keiko, akşamları ise maaşının önemli bir kısmını yatırdığı dil okuluna gidiyordu. İlk işi ailesini aramak oldu; “İş buldum, ev buldum ve dönmeyeceğim.”
Bir süre sonra Almanya’ da yaşamaktan sıkılan TORIOGE, ruhuna hitap edecek bir şehir bulma konusunda kararlıydı. Birgün tv izlerken, Galata Kulesinin üzerinden görünen masmavi boğaz manzarası onu çok etkilemişti. İstanbul’ u görme kararı alan TORIOGE’ nin İstanbul ile tanışması bir kış günü olacaktı. Çok kısa kaldı TORIOGE ve yazın yine geldi. İstanbul’a ikinci kez geldiğinde artık kararını vermişti. “İstanbul’ da yaşayabilirim”
1 ay içerisinde İstanbul’ a taşındı ve dil onun için çok büyük problemdi. İlk işi dil kursuna yazılmak oldu ve 5 ayda tamamladı. O sırada tüm birikimini tüketmişti ve iş bulması gerekiyordu. Japon Hava Yollarında iş buldu ve Atatürk Hava Limanında personel olarak çalışmaya başladı. Bir gün bir arkadaşına yardımcı olabilmek adına elinde senet bir emlakçıya gitti. Emlakçı bıçak çekerek Keiko’ yu tehdit etti ve elinden senedi zorla aldığı gibi ödemesini de yapmadı. Çıkar çıkmaz emniyete giden TORIOGE başından tüm geçeni anlattı, ifadesini verdi, tam olarak anlayamadığı zaptı imzaladı. Ekipler giderek emlakçıyı gözaltına aldılar, ancak emlakçı ertesi günü dışarıdaydı. Her ne kadar emlakçının ceza alması için avukat da tutsa, japon konsolosluğu ile temasa da geçse emlakçının ceza almasını sağlayamadı. Emlakçı da zaten senette yazan tutarı daha sonra ödemişti.
Başına gelen o olaydan sonra hukuk okumaya karar verdi. Sınava girdi ilk olarak kazandığı Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Fransızca bilmediği için vazgeçti. Daha sonra kazandığı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sultanahmet’ teydi. Sultanahmet’ e gidip gelmenin kendisi için sorun yaratacağından oraya da gitmek istemedi. Daha sonra Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ ni seçmeye karar verdi. Motive olsun diye de binasına bakmaya gitti. Binayı o kadar çok beğenmişti ki sınav olana kadar her gün Fakülteye giderek binaya bakıyordu. Sınavı kazandı. Büyük bir mutlulukla okula gitti. Yalnız bir sorun vardı, Kitaplar! Kitaplara baktığında bildiği tek bir kelime yoktu. Öncelikle kitaplarda geçen sözcüklerin Arapça mı Osmanlı ca mı olduğunu öğrenmesini gerekiyordu. Çalışırken masasının üzerinde büyük bir Osmanlıca-Türkçe Sözlük, onun yanında hukuk terimleri sözlüğü hepsinin yanında da Türkçe-Japonca sözlük… Bilmece çözer gibi ilk önce tercüme ederek yaklaşmıştı kitaplara. Anlayabilmesi oldukça uzun sürüyordu. Öyle ki tek bir sayfayı çözümleyebilmesi bile en az 4 saat sürüyordu. İlk vize notu Anayasa’ dan aldığı “08” di. Evet sadece sekiz. Bununla birlikte morali bozuldu. Hayata küstü. Ne okula gitmek istiyordu, ne işe ne de Japonya’ ya. Üstelik kimseyle bile görüşmek istemiyordu. Güney Afrika’ da aldı soluğu. Düşünüp kendisini bulması için iyi bir fırsattı. Kendini kısa sürede toparladı, yeniden okumak ve arkadaşları ile sohbet etmek istiyordu. Kelimeleri çözmeyi bile özlemişti. Tekrar İstanbul’ a döndü bir şekilde kendini motive ederek okumaya devam etti. En yakın arkadaşları 4 ncü sene sonunda mezun olmuştu. Keiko’ nun mezuniyeti ise 5 nci senenin sonunda olmuştu.
TORIOGE genelde uluslararası ticaret, boşanma, dolandırıcılık ve iş davalarına bakıyor. Bugüne kadar girdiği en ilginç davayı ise bir Türk tarafından dolandırılan Japon bir kadının davası olduğunu söylüyor. Boğazda yaşamayı hayal ederek Türkiye’ ye geldiğini, ancak komşusunun penceresine bakarak yaşamını sürdüren TORIOGE, Türk insanının merhametinden ve cana yakınlığından çok etkilenmiş. Yemeklerimizi çok seven TORIOGE, sıcak pidenin yanında tereyağına bayılıyor. TORIOGE hayatının sonuna kadar Türkiye’ de yaşayacağına inanıyor…
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!