Avukatlar ve Hukukla İlgili Kişilere Önerilebilecek Kitaplar
Hukuk kitapları denince herkesin aklına gelen kara ciltli iç kapatan insanın yaşama sevincini alan kitaplar gelmektedir.Bunun yanında herkesin okuyabileceği aslında popüler kültür tarafından da sevilen birçok kitap bulunmaktadır. Hukukçuların ,avukatların ve hukuk hakkında bir şeyler okumak isteyecek kişilere kısaca derlediğimiz kitap önerileri ve kitapların kısa bilgileri aşağıda ki gibidir
HUKUK YA DA KUKLA TİYATROSU :
CEMAL BALİ AKAL DOST YAYINLARI
Hukuk ya da Kukla Tiyatrosu. “Edebiyat ve Hukuk” Yazıları, hukuk antropolojisi ve Spinoza düşüncesi üzerine eserler vermiş olan Cemal Bâli Akal’ın, “Burası Tanzanya mı, Karanfil”den (2011) sonra yayımlanan ikinci deneme kitabıdır. Yazar bu derlemede Sofokles, Euripides, Shakespeare, Cervantes, Swift, Sade, Büchner, Stendhal, Dostoyevski, Melville, Kafka, Conrad, Barrie, Musil, Camus, Faulkner, Koestler gibi devlerin eserlerinde dolanarak, edebiyatsız bir hukuk kavrayışının sadece fakir değil, bazı hukukçular bunu bilmese de, gerçekte olanaksız olduğunu gösterir. Fakat bunu edebi metinlerde hukuki terim avına çıkarak değil, “edebiyat ve hukuk” denince şartlı refleks haline gelmiş kabulleri sorgulayarak, asıl olanın hayatın kendisi olduğunu unutturan her türlü indirgemeciliğe şüpheyle yaklaşarak, yasa bekçilerinin bönlüğünün karşısında, kendi akıl sağlığımızı korumak için, en etkili yöntemin belki de ironi olacağını hatırlatarak yapar. Dahası, Akal’ın denemeleri, edebi metinler ile siyasi hukuk kuramı arasındaki ilişkiyi irdelerken şu çetin meseleye, “özgür irade mi, yoksa zorunluluk mu?” ikilemine gelir dayanır hep. Ve de kitaptan bize şöyle bir soru yöneltilir: Hukuk sisteminin soyutluğundan azade bir haklar mücadelesi verirken, “gerçek bir karşı çıkış için, insanın önce kendisini kuşatan zorunlulukları mı kavraması gerekir acaba?”
HUKUK ÖZGÜRLÜK VE AHLAK :
H.L.A HART : DOST YAYINLARI
Hukuk, Özgürlük ve Ahlak ilk olarak 1963 yılında, yani yaklaşık elli yıl kadar önce yayımlanmış olan, ancak önemini ve güncelliğini hala koruyan bir eser. Eserin temel konusu, adından da anlaşılacağı gibi, hukuk ile ahlak arasındaki ilişkidir. Hukuk, ahlak kurallarına uyulmasını sağlamaya çalışmalı mıdır?
Bir fiil sırf ahlaka aykırı olduğu için cezalandırılmalı mıdır? Yoksa, fiilin zarar verdiği ya da tehlikeye soktuğu başka değerler söz konusu olmadıkça, hukuk ahlak kurallarına uyulup uyulmadığını denetlememeli midir? Bu soruların yanıtlanabilmesi için, genel ahlak anlayışı dışında hiçbir değere saldırı niteliği taşımayan fiiller üzerinde durulması gerekir. İşte bu noktada karşımıza cinsel ahlak alanı çıkar. Bu alandaki bir takım kısıtlama ve yasaklamaların ardında yatan tek neden, bazı fiillerin toplumun genel ahlak anlayışına aykırılık oluşturmasıdır. Kitapta da, bu husus göz önünde tutularak, yukarıdaki soruların yanıtları aranmaktadır.
Okuduğunuzda, aradan geçen onlarca yılın bazı sorunların güncelliğini ortadan kaldıramadığını göreceksiniz. Ayrıca, cinsel özgürlüğün daima Türkiye’de olduğundan daha geniş sınırlara sahip olduğu düşünülen Batı ülkelerinde, Türk Hukuku’nun hiçbir zaman yasaklamadığı bir takım fiillere getirilen yasaklamaların ne denli uzun bir süreç içinde ortadan kaldırılabildiğine tanık olacaksınız. Son elli yılın hukuk ve siyaset felsefesi alanlarına damgasını vurmuş olan H. L. A. Hart, daha da fazla gecikmeden okunulması gereken bir yazardır.
OLAY YARGIYA İNTİKAL ETMİŞTİR :
BELMA AKÇURA :İMGE KİTABEVİ
Birinin düşünce özgürlüğü, diğerinin düşünce suçu sayıldı.
Bir yanda, devletin “rejimi değiştirecekler, ülkeyi bölecekler, devleti yıkacaklar” korkusuyla işaret ettiği düşünceleri ve inançları savunan insanlara ağır hapis cezalarıyla davalar açıldı. Diğer yanda, devletin hukuk dışı işleriyle, işkence, faili meçhul, yargısız infaz ve katliamlarla kabarmış dava dosyaları bir bir kapatıldı.
Nasıl mı?.. Binlerce örnek verebiliriz.
Bu kitapta, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar yargının verdiği pek çok siyasi ve hukuksuz kararı bulacaksınız.
Bir Ermeni’yle arkadaş olmayı dava konusu yapan, bir Yahudi’nin mülkünü yargı kararıyla elinden alan, bir Kürd’ün kardaki ayak izini delil sayan, işkencede ölenlerin dosyalarını kaybeden, işkence edenleri ise salıveren mahkeme kararlarını okuyacaksınız. Trajikomik adli vakaları da… Bir tiyatrocunun sahnede canlandırdığı karaktere göre suçlu olup olmadığını tespit etmeye çalışan karakollarımızdan, adliyelere uzanan derin yargı kararlarına kadar…
İKTİDARIN ÜÇ YÜZÜ :
CEMAL BALİ AKAL DOST YAYINLARI
“Bu araştırma, devleti beş yüzyıldır var olan bir siyasi iktidar tipi sayarak, topluma, devletin penceresinden değil, siyasi iktidar kavramından bakıyor. Siyasi iktidar, Yasa’yla onun uygulanması arasındaki ilişkidir. Bu ilişki toplumdan topluma farklılaşırken, toplum tiplerini de birbirinden ayırır.”
Cemal Bâli Akal, İktidarın Üç Yüzü’nde devlet kuramı, siyaset kuramı, siyasi tarih, kamu hukuku, siyasi ve hukuki antropoloji alanlarında dolaşıyor.
SUÇLAR VE CEZALAR HAKKINDA :
CESARE BECCARİA ÇEVİRİ SAMİ SELÇUK :İMGE KİTAPEVİ
Suçlar ve Cezalar Hakkında kitabıyla ceza hukuku alanında bir çığır açan Beccaria şöyle diyor: “Bir cezanın, bir ya da birden çok kişi tarafından bir yurttaşa karşı uygulanan kaba bir güç, şiddet olmaması ve sayılmaması için, her şeyden önce kesinlikle herkese açık, çabuk, kaçınılmaz, belli koşullarda olabilir yaptırımların en ılımlısı ve en azı, suçların ağırlığıyla orantılı ve yasalar tarafından belirlenmiş bulunması zorunludur.”
Türk hukukçusu, Beccaria’nın Suçlar ve Cezalar Hakkında adlı anıt yapıtını her zaman kolayca ulaşabileceği bir yerde, hatta elinin altında bulundurmalıdır. Tıpkı bir sözlük gibi, bir ceza yasası gibi… Çünkü bu yapıt, ceza yasalarının bir ilkeler sözlüğüdür. Hem de vazgeçilmez bir sözlüğü… O açıdan, tarihin dışına düşmüş Türk hukukçusu onun içine girmeli, gerçekleri oradan görmeli ve uzun uzun düşünmelidir. Kim ki bunu yapar, ceza hukukuyla buluştuğunu değil, onu yeniden keşfettiğini görür.
BİR CEZA AVUKATININ ANILARI:
FARUK EREM ÖNCÜ KİTAPEVİ
Bir tuhaftır ceza avukatlığı. Ayıplamayacaksınız, kızmayacaksınız,
ağlamayacaksınız da. Bunlar olmaz mı? olur. Ama hep içinizde
olmalı. Bakışlarınızda kaçak bulunmasın. Karşınızdaki suçlunun
gözlerinin içine bakın, dostça. Orda derdini dökmek isteyen “insan”ı
göreceksiniz. Bundan sonrası kolaylaşır. “İnsan, insanın zehrini alır”
derler, halk dilinde. Ceza avukatlığının yarısı budur
ŞUÇ: BİR CEZA AVUKATININ GERÇEK HİKAYELERİ :
FERDINAND VON SCHIRACH : NTV YAYINLARI
Tanınmış, iyi kalpli bir doktor kırk yıllık karısını baltayla öldürüyor, cesedi parçalayıp polisi arıyor. İtirafı da cezası kadar sıradışı.
Bir adam banka soyuyor. Kulağa ne kadar garip gelse de, “haklı” sebepleri var.
Genç bir kadın kardeşini öldürüyor. Sevgisinden…
İnanılmaz ama gerçek hikayeler…
Ferdinand von Schirach bir savunma avukatı. Akıl almaz olan onun için sıradan bir durum. Schirach, yasalarla yolu kesişen suçsuzları savunduğu gibi, ağır suçluları da savunuyor.
Ve işte burada, o insanların hikayelerini anlatıyor.
Ferdinand von Schirach 1964 Münih doğumlu, 1994 yılından beri Berlin’de avukatlık yapıyor. Müvekkilleri arasında Politbüro üyesi ve Almanya Federal Haber Alma Servisi ajanı da var, büyük işadamları, ünlüler, sıradan insanlar, Türk göçmenler ve yeraltı dünyasının mensupları da. Serinin ikinci kitabıda yayınlanmıştır.
EDEBİYAT VE SUÇ
VINCENZO RUGGİERO
Yapı Kredi-Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri (1789 – 1980)
Bülent tanor yky yayınları konu: Batı kökenli olan “anayasa” ve “anayasacılık” hareketlerinde 18. yüzyıl sonlarına gelindiğinde hemen hemen bütün Avrupa, yerel meclisler geleneğinden ulusal parlamentolara geçiş sürecine girmişti. Özünde liberal ve demokratik değişimlerin güvenceye bağlanmasını içeren bu köklü dönüşümlerde, belirleyici rolü feodal-aristokratik kurumlara karşı iktidar mücüdelesi veren burjuvaziler oynadı. Elinizdeki kitap, “Çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu”ndan yola çıkarak “Türkiye`de Ulusal Devletin Kuruluşu” ve “Çok Partili Rejim” başlıkları altında anayasal değişme sorunlarına ışık tutmaya çalışıyor.”
SAVUNMA SALDIRIYOR:
JACQUES VERGES METİS YAYINLARI
Kimsiniz? Neyi temsil ediyorsunuz? Nedir tarihsel olarak varlık nedeniniz? Bunlar yargıçların, savcıların ve sanıkların her davanın eşiğinde kendi kendilerine sormaları gereken sorular.
Savunma politikasında her zaman iki yöntem olmuştur: Varolan adalet mekanizmasını kabul eden uyum savunmaları (Dreyfus, Challe) ve yeni bir gerçekliği gözler önüne sermeyi hedefleyen kopuş savunmaları (Sokrates, Dimitrov). Birinciler kafalarını kurtarırken, ikinciler davalarını kazanmışlardır.
Davaların, mahkeme salonunun dört duvarı arasında kalmadığı, dünyanın gözleri ve kulakları önünde yer aldığı günümüzde, hem davasını kazanıp hem de kafasını kurtaranların sayısı artmaktadır. “Uygarlık”larının ve ellerinde tuttukları öldürme gücünün verdiği güvenle davranan tuzukurular, “adaletlerinin” geçerliğinin kalmadığını, tek söz söyleme hakkının kendilerinde olmadığını anlamalıdırlar artık.
EDEBİYAT HUKUK VE SAİR TUHAFLIKLAR :
CEMAL BALİ AKAL YALÇIN TOSUN: DOST YAYINLAR
Vicdan, hak, geçmiş, bugün, pişmanlık, yüzleşme, öteki, toplum, gerçek, kurmaca, niyet, hakkaniyet, suç, ceza, hafıza, kötülük, hüküm, adalet ve sair tuhaflıklar… Uzun yıllardır edebiyat ve hukuk üzerine yazan ve dersler veren Cemal Bâli Akal ile edebiyatçı-hukukçu Yalçın Tosun’un hazırladığı, on iki yazarı bir araya getiren Edebiyat, Hukuk ve Sair Tuhaflıklar, edebiyat ve hukuk ilişkisini farklı açılardan masaya yatıran, farklı okumaları cömertçe önümüze sunan bir yazılar toplamı. Görmezden gelenlerin aksine, bu ilişkinin söz ve yasa kadar eski bir birliktelik olduğunu bilerek cesur sorular soruyor: Edebiyat ve hukuk, birbirine benzese de bunu inkâr eden, ezelden küs kardeşler midir onlar yoksa birbirinden beslenen ve asla ayrılmayacak ikizler mi? Sonuçta yasa da, hikâye de, ancak söz varsa vardır. Tuhaflıklar da o noktada başlar zaten. Yalçın Tosun’un dediği gibi: “Hukuk da hikâyeleri sever; tıpkı edebiyat gibi. Ne de olsa ikisi de sözcüklerden oluşur. Gerçek ya da değil, sözcüklerse çok tehlikeli bir güç taşırlar içlerinde.”
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!